ORTAK AKIL, ORTAK VİZYON


Her insan bir evrendir ancak bir insanın kendisini dünyanın merkezi kabul edip her şeyi bildiğini ve yalnızca kendi doğrularının meşru ve makbul şeyler olduğunu düşünmesi ve buna kendini inandırması kadar yanlış bir yaklaşım yoktur. Sosyal bir varlık olan insanın; bir topluma ve bir millete aidiyet duygusuyla bağlanmasının yanında, ait olduğuna inandığı toplumun ortak yaşam gereklerini bilmesi gerekir.

Bir toplumda birlikte yaşama iradesi geliştirmek adına atacağımız her adım, kültürümüzün farklı bir alanına kimlik kazandırmaktadır. Bu kültürde, benmerkezli bir inancın yerine biz eksenli bir anlayışı tesis etmekten söz edebiliriz. Yaşamın kişi veya kişiler açısından tek başına algılanamayacak kadar karmaşık olması da bizi bu doğruda buluşturmaya yeter sebeptir. Kendimiz dışındaki insanların da doğru ve iyi şeyler yapılabileceklerini, doğruların başkaları tarafından da savunulabileceğini kabul etmek insanî bir tutumdur. Kesinlikle zayıflık, basitlik, bilgisizlik ya da yetersizlik olarak görülmemelidir. Bunda kompleks yapacak bir şey yoktur, olmamalıdır da. Aksine bu şekilde, demokratik tutumun yaşam biçimi olarak gelişmesine katkıda bulunulacağı bilinmelidir.

Ben yerine biz demeye, hepimiz için hep birlikte demeye her zaman ihtiyacımız var. Burada esas olan, ‘ortak aklın’ harekete geçirilmesidir. Ortak akıl, tek tek kişi ve kurumların birbirlerinden ayrı olarak oluşturdukları, şu ya da bu projeye ilişkin görüşlerinin toplamıdır. Toplam akla ulaşabilmek için ‘akılların’ toplanması, yani empatik düşünce tarzı gerekmektedir. Empatik düşünme, kendinizi karşınızdakinin yerine koyarak düşünmedir. Yani "Ben olsaydım nasıl yapardım?" diye sorduğumuz zaman ortak aklın yolunu bulmuşuz demektir.

Birey olarak doğrularımız, belli bir grubun savunduğu düşünceler ya da bazı kurumsal doğruların her biri, millet olarak asgari hedeflere ulaşmada pek çok sınırlılığa sahiptir. Sahip olunan bilgilerin gücü, savunanların ufkunun genişliği ya da darlığı ile doğru orantılı olmakla birlikte, genele şamil değildir. Bu yüzden kendimizi ilgilendiren konular da dahil, toplumun genelini ilgilendiren her konuda bu ortak coğrafyada yaşayan her insanın ortak aklının ürünü hakim görüşün oluşturulmasına zemin hazırlanmalıdır. Burada, millet adına karar verme mevkiinde bulunan siyasi ve bürokratik mekanizmalara önemli sorumluluklar düşmektedir.

Bu manada, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Milletvekili Genel Seçimleri, milletimizin kader çizgisinin önemli bir kilometre taşı olarak siyasi tarihimize not düşülmektedir.

Anayasal bir hak ve aynı zamanda sorumluluk olan seçme ve seçilme hakkının kullanılmasında her bir seçmenin yükümlülüğünü yerine getirmesi beklenirken, milletin vekaletine talip olacak siyaset adamı ve kurumların da milletimizin geleceğini planlarken, insanımızın taleplerine ve beklentilerine duyarlı bir strateji ile huzura çıkmaları, doğal karşılanması gereken bir durumdur. Yani, ortak aklın işletilmesi malumun ilanı olarak kabul edilmelidir.

Milletimizin gelecek tasavvurunu ve nasıl bir Türkiye algısına sahip olduğunu okuyarak ortak aklı harekete geçirme zamanı gelmiştir. Toplumun bütün katmanlarının ortak aklını temsil eden düşünce, bugünün şartlarını aşan, geçmişe takılmadan geleceğe bakmak için temel oluşturan, yaşamın her anına anlam veren bir ışık, başka bir deyişle geleceğe yön veren, uzun vadeli düşünmeyi sağlayan ortak bir vizyona dönüşerek, aydınlık yarınlar için milletin kendi kaderini tayin etme konusunda sorumluluğu millete veren demokratik geleneğin oluşmasına öncülük etmelidir.

Bu yaklaşımın, düşünce ve temenni durumundan çıkarılıp hayata geçirilmesi, çağrımıza kulak veren olur mu demeyin, kesinlikle gerçekleşecektir.